Hayır, kabul etmiyorum

9 Kasım 2010
    Doğduğumdan beri Ankara’da yaşıyorum, ve kendimi bildim bileli de – kaderin cilvesi – Tunalı Hilmi ve Tunus Caddeleri’yle haşır neşirim. Kaderin cilvesi de sayılmaz aslında; ailemin bir parçası orada yaşıyor. Gelenekselleşmiş aile ziyaretlerimizdeki huzuru unutamam hiç. Tunus Caddesi’ne arabamızı park ettikten sonra, annemle babamın elini tutardım; babamla ellerimizi sıkarak bir çeşit sayı sayma oyunu oynardık – belki de o ara öğrendim sayı saymayı –  ve tatlı sohbetler eşliğinde oradaki evimize yürürdük. Kendimi tam anlamıyla güvende hissederdim. Bir süre sonra park ettiğimiz caddede birtakım adamlar türemeye başladı. Gördüğümde bazen onlara üzüldüğümü, bazen de hafif bir korku duyduğumu hatırlarım. Sokakta ne yaptıklarını düşünürdüm o saatte, çoğu insan evindeyken. Babam park ederken yaklaşıp, biz arabadan inince bir şey söylemeden arkamızdan bakarlardı. Seneler geçti. Sokaktaki adamlar palazlandı. Artık onları görünce babamın yüzü asılıyor, annemin ve benim de huzurumuz kaçıyordu. Arabadan inince babamın yanına yaklaşıp para istemeye başladılar. Evimizin önünde. Bizden. Neden? Babam gerekli cevabı veriyor, biz uzakta duruyorduk. Tedirginliğimin yerini korku almaya başlamıştı. Huzurumuz kaçmıştı. Tehditkar bakışlar eşliğinde yürüdük defalarca o yolu. Adamlar günden güne çoğalıyor, aileleri bile rahat bırakmıyorlardı. Huzurumuzun kaçmasından – kaçırılmasından – rahatsızdım. Neyse ki bu adamlar sokağa bir polis arabası girdiğinde çil yavrusu gibi dağılıyorlardı. Elbette ki polis bizi koruyordu. Sokağın başında kırmızı-mavi ışıkları  gördüğümde yüzümde bir gülümseme ve rahatlama ifadesi beliriyordu kuşkusuz. Bu durum bir süre böyle devam etti. Büyümüştüm; sürücü belgemi alacak kadar. Aile ziyaretlerimi artık yalnız da yapmanın yanına arkadaşlarımla buluşmak da eklenmişti Ankara’nın bu güzel semtinde. Hayat gittikçe daha keyifli hale geliyordu. Ta ki birgün bu adamlardan biriyle birebir muhattap oluncaya kadar. Adamın “gel abla gel” nidalarıyla park ettikten sonra arabadan indim. Kendimden emindim. Para istedi, “burası sokak” dedim. Tam bu muhabbet uzayacakken o ışıklar aldı gözümü. Yüzümde bir zafer ifadesiyle adama baktım. Hala bana bakıyordu. Sakindi. Polise baktım, adama baktım... “Selamlaştılar”. Neye uğradığımı şaşırdım ve ellerim titreyerek adama ilk haracımı verdim. 
          İlk haraç, son olmasını umardım. Gururum kırılmıştı. Çocukluğumun geçtiği, ailemin yaşadığı evin önünde hem de. Sokakta. Bu manasız işbirliğinin sebebini çözememiştim; mutsuz olmuştum, güvenim kırılmıştı. Telefon ettiğim birkaç “ilgili” kurumdan aldığım “ilgisiz” cevaplar da tuz biber oldu bu duygularıma. Hiçbir polisi sevmedim ve hiçbirine güvenmedim bir daha. Güvenliğimi sağlaması gereken ve güvenliğimi tehdit eden insanlar sanki birleşmiş, üstüme geliyorlardı. Bir süre sonra sokağa tabelalar koymaya başladı belediye. “Belediye”. Üstünde “Park etmek ücretsizdir” benzeri bir tabir bulunanlar zannediyorum ancak birkaç saat koruyabilmişlerdir mevcudiyetlerini. Şimdikiler dikildi yerlerine. Korkunç adamlara üzerinde “Maliye Bakanlığı” yazılı fişler dağıtıldı. Haraç resmileştirildi. Birgün, bu “otopark mafyası”ndan adamlarla yaşadığım, gelenekselleşmiş tartışmalarımdan biri esnasında, “Biz bu milleti böyle söğüşlüyoruz işte” diyerek üstüme yürüyen 20 yaşındaki çocuk, devlet koruması altına alındı. Haraç vermeyi reddettim diye arabaya zarar veren adam devlet koruması altına alındı. “Bu sokağa biz bakıyoruz, buranın adamıyız” diye bana çıkışan adam devlet koruması altına alındı. Kapının önünde durarak bir gece vakti arabaya binmemi engelleyen, elini cebine atıp bana tehditler savuran, arabadan inip arkama bakarak yürümeme neden olacak kadar beni rahatsız eden, daha önce duyduğum yaşanmış olaylardan etkilenerek “ne zaman beni bıçaklayacaklar acaba” endişelerini taşımama sebep olan; Tunalı Hilmi ya da Tunus Caddesi’ne gideceğim günler, daha evden dışarı ilk adımımı attığımda beni bunları düşünmeye iten, bunlardan kar eden, pay çıkaran ve bu psikolojik şiddet, taciz ve “söğüşlenmeye” göz yuman bütün adamlar devlet koruması altına alındı. Hiçbirinizden korkmuyorum. Lanetim her daim üzerinizde olacak. Hayır, kabul etmiyorum. Hayır, hayır, hayır!

0 yorum:

Yorum Gönder